Diyabetle 2,5 yaşından beri uğraş eden Salih Buğra Keskin, dövüş sporlarından müziğe, heykelden tiyatroya kadar pek çok sanat koluyla ilgilendikten sonra gönlünü moda dizaynına kaptırdı.
Kayseri Lisesinden mezun Keskin, üniversite imtihanında düzgün puan almasına karşın moda alanında ilerlemeye karar verip, dikiş makinesinin başına geçti.
Keskin, lisede arkadaşları ders çalışırken kendisinin art sıralarda dikiş diktiğini söyledi.
Modaya gönül verince 1 yıl boyunca babasından dikiş makinesi istediğini anlatan Keskin, makinesi alındığı gün en yakın arkadaşını kaybettiğini, birinci eserini o gün sabaha kadar makinede uğraşarak diktiğini belirtti.
Kahramanmaraş merkezli sarsıntıların akabinde afetzedelere uyku tulumu dikmek için halk eğitim merkezlerinde eğitim aldığını söz eden Keskin, “Şu an yurt dışına, yurt içine özel dizaynlar çalışıyorum. Kendim tasarlıyorum, kendim dikiyorum. Hiçbir halde fason iş almıyorum, slow fashion (yavaş moda) çalışıyorum. Dünyaya verdiğimiz etraf kirliliğini daha aza indirmek için hem geri dönüştürülmüş kıyafetleri ön plana taşımaya hem de özel dizaynlar yapmaya çalışıyorum.” dedi.
32 ÜLKEYE SİPARİŞ GÖNDERDİ
Kayseri Lisesinden geçen yıl mezun olduğunu, “E-Twinning Projesi” ile İspanya ve İtalya’ya gittiğini belirten Keskin, “Taş Mektep” ismiyle bilinen, 1893’te inşa edilmiş lisenin tarihi atmosferi ve gezip görme imkanı bulduğu İtalya’nın ilham kaynakları ortasında yer aldığını söyledi.
Genellikle elbise ve grup elbise üzerine çalıştığını, iç giysi de tasarladığını anlatan Keskin, “Çalıştığım elbiseler özel günler için. Fason iş yapmayı sevmiyorum. Zira insanların özel olduğunu düşünüyorum ve onlara özel bir şeyler üretmek istiyorum. Bir eserin ortaya çıkması en az 3 haftamı alıyor. Bir beşere çalışıyorsunuz ve o insanın kusurlarını mükemmelleştirmeye yönelik çalıştığınız için bu sizi biraz yoruyor. Finansal dertten daha öte sanatsal tasayı ön plana alıyorsunuz.” diye konuştu.
Keskin, toplumsal etrafı sayesinde eserlerini tanıttığını, toplumsal medyayı kullandığını ve yaptığı işlerin referansı olduğunu lisana getirerek, şunları kaydetti:
“32 ülkeye sipariş gönderdim. Çoğunlukla çalıştığım ülkeler İspanya, Avusturya, Romanya, Portekiz. Genelde manzaralı ölçü alabiliyorum, kendi yönlendirmelerimle, direktiflerimle ölçülerimi alıyorum. Sonrasında kalıp çıkarıp orada gidip tekrar prova ediyorum ya da onlar geliyorlar. Bu biraz doğal ki maliyetli bir süreç, çıkardan düşmeye sebep oluyor lakin benim zevk aldığım bir süreç. Para korkusu gözetmeden sanatsal bir şeyler katmaya çalışıyorum kendime.”
Keskin, bugüne kadar iç giyside 116 özel tasarım yaptığını, 300’ü aşkın da bayan ve erkek giysi eseri tasarlayıp sattığını bildirdi.
ANNE VE BABASI TAKVİYE VERDİ
Bu süreçte ailesinin kendisine takviye verdiğini belirten Keskin, “Sayısal derslerim çok güzeldi, ailemin beklentisi okuyup memur olmam tarafındaydı. Babam birinci başta bana karşı çıktı lakin birinci takviyesi gösteren de babamdı, makinemi alan tekrar o oldu. Annem en büyük destekçilerimden biri.” tabirlerini kullandı.
Odasında iki makineyle çalıştığını belirten Keskin, “İstediğiniz vakit, çabalarsanız bir formda bir şeyler oluyor. Ben tam bir atölye bazında çalışmayı çok sevmiyorum. Daima hayalim ‘fashion house’ ismi altında bir modaevinde çalışmak. O yüzden şu an Kayseri’de baktığım yerler var. Ekonomik durumumu göz önünde bulunduruyorum. Duruma nazaran hareket edeceğim.” dedi.
Keskin, kesimindeki büyük markalarla görüştüğünü, bunlardan birinde çalışmayı istediğini kaydetti.